16 Ağustos 2019 Cuma

Sağlam İskelet

Meggie Smith
Çeviren: Oğuz ş.
  
Hayat kısa, ancak bunu çocuklarımdan saklıyorum.
Hayat kısa
ve ben kendiminkini kısaltıyorum
binbir leziz, ihtiyatsız yolla
leziz bir şekilde ihtiyatsız binbir yolla
bunu çocuklarımdan saklayacağım. Dünya
en az yarı yarıya korkunç ve bu tutucu bir tahmin,
ancak saklıyorum bunu çocuklarımdan.
Her kuşa karşılık kuşa atılan bir taş var.
Her sevilen çocuğa karşılık, kırılmış, terk edilmiş,
gölün dibini boylamış bir çocuk. Hayat kısa ve dünya
en az yarı yarıya korkunç, her nazik yabancıya
karşılık, seni kıracak biri var,
ancak saklıyorum bunu çocuklarımdan. Onlara
dünyayı yutturmaya çalışıyorum. Gerçek
bir bok çukurunu gösterip, sağlam iskelet hakkında
cırıldayan bir emlakçı gibi: Burası güzel olabilir,
değil mi? Burayı güzel kılabilirsin.

30 Mart 2019 Cumartesi

Solucanların Şarkısı

Margaret Atwood
Çeviren: Oğuz ş.

Yer altındaydık uzun müddet,
işimizi yapıyorduk,
biz, çok ve bir olanlar,
hatırlar gibiyiz insan olduğumuzu.

Yaşıyorduk köklerin, taşların arasında,
şarkı söylüyorduk ama dinleyenimiz yoktu,
yalnızca geceleri
sevmek için açık havaya çıkıyorduk,
ki sevgi tiksinir
postalların tabanlarından,
onların deri, sofu inançlarından.

Biliriz bir postal neye benzer
gördüğümüzden onu en altından,
postalların felsefesini biliriz,
onların tekme ve tepinme metafiziğini.

Postallardan korkarız,
fakat küçümseriz postala gereksinen ayağı.

Yakında her yeri yabani otlar gibi
ama yavaşça istila edeceğiz;
esir bitkiler bizimle
ayaklanacak, çitler yıkılacak,
tuğla duvarlar sarsılıp çökecek,
ve artık postallar olmayacak.

O esnada toprak yiyor
ve uyuyoruz; bekliyoruz
ayaklarınızın altında.
Hücum! diye haykırdığımızda
hiçbir şey duymayacaksınız
başlarda.

13 Ocak 2019 Pazar

Richard İçin Son Bir Şiir

Sandra Cisneros
Çeviren: Oğuz ş.*

24 Aralık ve sona geldik yeniden.
Bu sefer geri dönmemek üzere, biliyorum zira
seni kovmadım - ve yine de el salladık.
Ayakkabılar yok. Kızgın kapılar da.
Kıyafetleri katladık ve ayrı
yollara gittik.
Beğendiğim ince yün kazağını ardında
bırakmışsın ama diş fırçanı almayı akıl
etmişsin. Bu gece neredesin?

Richard, yeniden yılbaşı arifesindeyiz
ve eski hayaletler doluşuyor eve.
Yılbaşı ağacının kıyısında oturuyor
ve neyi yanlış yaptığımızı merak ediyorum.

Tamam, çalışmadık, ve bütün
anılar güzel değil doğrusunu söylemek gerekirse.
Fakat güzel zamanlarımız da oldu.
Aşk güzeldi. Yanımda çarpık uyuyuşunu
sevdim ve hiç korkulu düş görmedim.

Yıldızlar olmalı
bizimki gibi büyük savaşlar için. Ödüller
ve bir yığın şampanya olmalı hayatta kalanlar için.

Onca yıllık alçalmadan,
beceriksiz tatil girişimlerinden sonra,
acıyı abideleştirecek bir şey olmalı.

Birgün büyük Brezilya faciasını unutacağız.
O güne kadar, Richard, iyi olmanı dilerim.
Gönül maceralarını ve bol sıcak suyu sevmeni dilerim,
ve sana benden daha iyi davranacak birini.
Şimdi unuttum nedenini, ama sevmiştim seni bir zaman,
hatırlıyor musun?

Belki de bu mevsimde, sarhoş
ve duygusal, bir parçamın delirmiş ve
intihara meyilli olduğunu kabule razıyım,
anarşi için yaşlıca, hâlâ aşığım.

*Tercümenin "Tamam, çalışmadık..." diye başlayan ikinci kıtası ile, üçüncü dizenin "...savaşlar için" diye biten ilk cümlesi, onu Junot Diaz'ın Ve Onu İşte Böyle Kaybedersin kitabındaki epigraf vesilesiyle tercüme eden Avi Pardo'ya aittir. Ben şiiri o tercümeden sevdiğim için olduğu gibi kendi tercümeme aldım.

16 Temmuz 2018 Pazartesi

Led Zeppelin - Yağmur Şarkısı (The Rain Song)

Çeviren: oğuz ş.
                                           D.'ye...

Bu sevgimin baharı,
Bilmem gereken ikinci mevsim
Sen içimde büyüyen gün ışığısın
Öyle hafif bir ılıklık hissedegeldiğim,
Bana harlayaşı hissettirmen zor değil,
Yavaşça büyüyen ateşi seyrettim.

Bu gülüşlerimin yazı,
Kendimden, kederin savunucularından kaçış,
Bana yalnızca gözlerinle seslen
Sana verdiğim bu tonu
tanımak o kadar da zor değil.
Tüm bunlar zaman geçtikçe herkes için açık olur.

Kışımın soğukluğunu duyumsadım,
Hiç gideceğini düşünmemiştim,
Üzerimize saldıran kederle lanetlenmiştim,
Ancak biliyorum
seni ne kadar çok sevdiğimi...

Bunlar duyguların mevsimleridir
ve tıpkı yel gibi yükselir ve düşerler
Bu aşkın ihtişamıdır,
Tutmamız gereken meşaleyi görüyorum.

Bu bölüşmenin gizemidir,
Düşmeli hepimizin hesabına
küçük bir parça dingin yağmur.

6 Mayıs 2018 Pazar

Oi Va Voi - Yüzünü Her Gördüğümde (Every Time)

Çeviren: Oğuz ş.
                                       D.'ye.. 


Yüzünü her gördüğümde,
önümde uzananın ve beni bekleyenin
aşk olduğunu biliyorum.
Sana her baktığımda,
gözlerin de bana
aynı şeyi söylüyor.
Yukarıya her baktığımda,
bir şeyin beni beklediğini
görüyor, öğreniyor ve biliyorum.

Gözündeki her gözyaşı,
zihnimdeki bir damladır.
Bildiğim gibi, aşksın sen.
Biliyorum aşksın sen.

Ne zaman uzaklara gitsen,
soğuk ve kimsesiz bir boşluğun 
yanına uzanıyorum.
Ne zaman bir sayfa çevirsem
ellerin yüzünden aşağı düşmeye başlıyor.
Yukarıya her baktığımda,
bir şeyin beni beklediğini
görüyor, öğreniyor ve biliyorum.

Gözündeki her gözyaşı,
zihnimdeki bir damladır.
Bildiğim gibi, aşksın sen.
Biliyorum aşksın sen.




20 Şubat 2018 Salı

Sabah, İmparatorluğu Düşünürken

Raymond Carver
Çeviren: Oğuz ş.

Dudaklarımızı fincanların mineli kenarlarına bastırıyoruz 
ve biliyoruz kahvenin üzerinde yüzen bu yağın 
bir gün kalplerimizi durduracağını. Gözler ile parmaklar 
düşüyor gümüş olmayan gümüş takımının üzerine. Pencerenin dışında, 
dalgalar dövüyor eski şehrin ufalanmış duvarlarını. 
Ellerin kalkıyor kaba masa örtüsünden 
sanki bir kehanette bulunacak gibi. Dudakların titriyor... 
Lanet olsun gelecek demek istiyorum. 
Geleceğimiz öğleden sonranın derinlerine uzanıyor. 
Bir araba ve sürücüyle dar bir sokak bu, 
bize bakan ve tereddüt eden sürücü
sonra kafasını sallıyor. O esnada, 
güzel bir Leghorn yumurtası kırıyorum soğukkanlılıkla. 
Gözlerin buğulanıyor. Bana sırtını dönüyor, 
deniz kıyısındaki damlara bakıyorsun. 
Sinekler bile kıpırdamıyor. 
Diğer yumurtayı da kırıyorum. 
Birbirimizi azalttığımız kesin.

10 Şubat 2017 Cuma

Caetano Veloso - Cucurrucucu Paloma Çevirisi

Söylüyorlar gece boyunca,
çaresi olmadığını,
ağlayarak gitmekten başka.
Hiç uyumadığını,
çaresiz, içerek gittiğini.
Ağlayışını duyarak titreyen
gökyüzü üzerine yemin ediyorlar;
söylüyorlar nasıl da açı çektiğini
onun için,
ölümünde dahi onu çağırdığını;

 "Ay-ay-ay-ay-ay" diye şarkı söylediğini,
inlediğini, ağıt yaktığını
ölümcül tutkusundan ölmekteyken.

Ne kadar da hüzünlü bir güvercin
sabah erkenden yalnız başına
geniş kapılı evine
şarkı söyleyerek dönen.
Yemin ederim ki güvercin,
senin ruhundan başkası yok
ümitsiz bir şekilde
onun dönüşünü bekleyen.

Yalnızsın, güvercin, ahhh ağlama.
Güvercin,
taş kalpler ne zaman,
aşkından anlamışlar ki?
Yalnızsın, yalnızsın,
Yalnızsın, yalnız,
Yalnızsın güvercin, artık ağlama.