14 Ağustos 2011 Pazar

Taksimli Caz

bana kim olduğumu hatırlat,
gökyüzü artık kırmızı bile değil,
siyah-siyah tepelerin üstünde
simli boyalar;
bana kim olduğunu hatırlat.
b
o
ş
andık bütün takım-
t
akım yıldızların altında:
gümüş sular
mavi sular
yarın beni hatırlamazsın;
yarın beni hatırla
bana kim olduğumuzu anımsat.
beynim bomboş bir kuyruklu yıldız
oradan oraya ağıt yakıyorum
-boşlukta dalgalı/boşlukta kırmızı-
sürükleniyoruz;
sözlerimiz unutulmak üzere
cümleler karman-çorman,
içkilerimizi de tüketmişler,
bana kim olduğumu sorma,
yarın beni hatırla.

09 Ağostos 11

4 Ağustos 2011 Perşembe

Chopin Üzerine Cümlecikler

I.
cumaya çıkmaz hiç bir sevgi
minbere de oturmayı bilmez
musalla taşında geçirir ömrünü.

ve bekler ölümünü...

II.
tanrı her zaman çoğunluğun yanındadır
kalabalığın, eskimiş mutfak dolaplarının
dökük-vurgun ve sıvaların;
fahişelerin kırmızı-kırmızı dudaklarının:
h
a
r
c
anmış bütün mektup pullarını;
bir sabah mavi-mavi bulunca gök-
yüzünde yıkanmış, arınmış, boyanmışsa
dokunduğu her taşın sıcaklığında
kaybolmuştur.

III.
chopin öyle sevmiş olmalıydı ki bir fahişeyi
yazmış olabilmeliydi nocturne no yirmiyi.

IV.
tüketmiş son kurşun kalemi de;
anılarından başka yazacak bir şeyi
kalmayana kadar.

V.
elinden tutan da yok kimseyi-kimsenin
bacaklarından, baldırlarından;
sevişmek bunun için
mordur
kıyılar boyu, güneş ışığının
ay ışığının altında.

Prelude
bir şair, bir şair, bir şairdir.
asla başka bir şey değil.

2 Ağustos 2011 Salı

Erişilmez Bir Yıldıza Ağıt

d

ü

ş(ÜN) içeriği

kafanı kurcalayarak

uykusuzluğa kelepçeletmek için

ufacık avuçlarını

dizlerinin sürünmesini kaç rüyanda tattın?

kaç...

                         k

                         ı

                         r

                         ılgandın

kırmızı baktın karanlığa

öfken; gözlerinin alaca kaynağının altındaki dinmeyen sızın

ihaneti de yumuşacık o

                                  k

                                  ş

                                  adın; bir beceriksiz çocuğun

şiir defterindeki akrostiş

senin şeytani-tatlı sertliğin.

}belki de beslenme çantası düşüp

elması ve salçalı ekmeği yere saçıldığında

ötekiler ona gülmesiydi

daha uslu bir çocuk olabilirdi{

tanrın her zaman ummayı öğütler

k

o

r

k(!)

ulu düşlerin var senin

bombalı-kimsesizli-silah gürültülü-yeryüzü kızıla boyanmışlı

(bazen de güneş-en çok da batarken-denizi öyle boyar)-

tanrın her zaman sabrı sevdirir.


şimdi kim derdi ki

o eğreti sadeliğin içinde

kayıp giderken ellerinden

bir mahzun bakış daha,

sesleri birleştirerek kurduğun o savaş türküsü

boşlukta-öylece çınlayacaktır!?

adını taşlara kazı

tanrın her zaman iz bırakanı lanetler

öylece ölüp gitmemelisin yine de

en azından bir şair biliyor

nerede ve nasıl yaşadığını-

yıldızlarla örülü gök-

k

u

b

'ben'in içinde.

09 Nisan 11