Raymond Carver
Çeviren: Oğuz ş.
Dudaklarımızı fincanların mineli kenarlarına bastırıyoruz
ve biliyoruz kahvenin üzerinde yüzen bu yağın
bir gün
kalplerimizi durduracağını. Gözler ile parmaklar
düşüyor
gümüş olmayan gümüş takımının üzerine. Pencerenin dışında,
dalgalar
dövüyor eski şehrin ufalanmış duvarlarını.
Ellerin kalkıyor kaba masa örtüsünden
sanki bir kehanette bulunacak gibi. Dudakların titriyor...
Lanet olsun gelecek demek istiyorum.
Geleceğimiz öğleden sonranın derinlerine uzanıyor.
Bir araba ve sürücüyle dar bir sokak bu,
bize bakan ve tereddüt eden sürücü
sonra kafasını sallıyor. O esnada,
güzel bir Leghorn yumurtası kırıyorum soğukkanlılıkla.
Gözlerin buğulanıyor. Bana sırtını dönüyor,
deniz kıyısındaki damlara bakıyorsun.
Sinekler bile kıpırdamıyor.
Diğer yumurtayı da kırıyorum.
Birbirimizi azalttığımız kesin.