20 Aralık 2011 Salı

İki "Politik-İnsan" ve İki "Seven-İnsan" İmgesi: "Üvercinka" ve "YasakSevişmek" Şiirleri Üzerine Bir Karşılaştırma Denemesi

"Bir şiir neden, bir şiirdir? Bunun ölçütü nedir? Biz bir göstergeler sistemini, nasıl olur da bir diğerinden kesin sınırlarla ayırırız? Bizim bunu yapmamızı sağlayan bir tanım mümkün müdür?"

Hangi farklı biçimlerde sorulursa sorulsun, bu sorular, bir edebiyat uzmanını ve tarihçisini en çok meşgul eden sorular grubudur. Yabanıllıktan, Antikiteden, Ortaçağ'a; Rönesans'tan, Aydınlanma'ya, Modernizme ve oradan da günümüze bağlanan kültürel dönüşümlerin, kopmaların ve her çağda birbirleri ile az veya çok etkileşime giren ve bu etkileşim olduğu kadar birbirinden ayrı da duran kültürel coğrafyaların içinde üretilmiş olan bir grup metne, sözcükler bütününe, nasıl olur da şiir deriz? Bu soruya, iki farklı elden çıkmış, iki farklı düzleme ait bu iki şiirin incelemesi içinde cevap vermeye çalışalım.

Öncelikle elimizdeki iki şiirin de, ilk okuyuşta, tematik bir ortaklık taşıdıklarını fark ederiz. Hem "Üvercinka" hem de "Yasak Sevişmek" şiirleri, aşkı ve politik-olmayı imlerler zihnimizde ve iki şiirin göstergelerinin yoğunluğu, bizi, bir sevdiği olan, politik bir sevene gönderir.

Bu tematik ortaklığın barizliğine karşın, ayrım da tam olarak bir ve aynı zeminin farklı bir şekilde işlenmesinde bulunur. "Üvercinka"nın seven-insanı, sevdiğini coşkuyla ve neşeyle sever. Onun sevgisi dünyevi ve son derece cinsel bir sevgidir:

"Birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun

Ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez

Sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor"



 Fakat, "Yasak Sevişmek" şiirinin seveni, derin bir karamsarlık içinde ve korku, endişe doludur. Sürekli, belki polis belki politik karşıtları tarafından aranan bir seven-insandır, bu politik-seven:

"öteki kapımdan gel bunu açamazsın

eski gözlerinle gel öldürmek vakti gel

hem tetik bulun ardında biri olmasın"

Burada bu farklılığın sebeplerini anlamak için öncelikle, iki şairin yazdıkları dönemleri anlamamız ve ayrıca onların yerleştikleri edebi pozisyonları incelememiz gerekir. "Üvercinka", 1958 yılında yayınlandı, aynı ismi taşıyan kitabın içinde, Cemal Süreya tarafından. Cemal Süreya, şiirlerini "İkinci Yeni" denilen, sürrealizmden yoğun etkiler taşıyan edebiyat çevresinde ve bu akımın içinde yazmıştır. Kendisinden etkilendiği sürrealist sanat anlayışı gibi, İkinci Yeni de, bilinçdışı çağrışımlarla yüklü, konuşma dili kurallarının hiçe sayıldığı, bilinçli anlama faaliyetinin ötesine geçen, amacı duyguyu hissettirmek olan bir şiir yazma biçimidir. Bilinçdışına yönelim, bu şiirlerin, cinsellik, aşk vs.. gibi konularda yerleşik kültürün kısıtlayıcı, kuralcı anlatımının dışına taşmasına ve bu şiirlerde insana dair çok daha grifit bir imajın oluşturulmasına yol açmıştır:

"Birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun

Ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez

Sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor"

Ayrıca dönemin politik ortamında, baskıcı ve disiplinci bir iktidarın ve çalışmayı yücelten bir ahlakın karşısında, doğrudan konuşma imkanı zayıflamış olan muhalefetin sesinin, yoğun imgelerin ve anlamsızlaşmaya doğru giden  söz-diziliminin altında canlı kalmasını ve işlemesini sağlamıştır. Tüm bu karşı çıkış ve susturmaya karşı dillendirme etkinliği "Üvercinka"yı da baştan sona kateder:

"Sayın Tanrıya kalırsa seninle yatmak günah, daha neler"

ve

"Burda senin cesaretinden laf açmanın tam da sırası

Kalabalık caddelerde hürlüğün şarkısına katılırkenki"

"Yasak Sevişmek" şiiri ise, bambaşka bir atmosferin ve dünya algısının izini taşır ve yetkinleştirir. Onun seven-insanı, çileci bir kahramandır. Attila İlhan'ın sosyalizmi gibi, aynı zamanda bu topraklarda yeşeren 50'ler, 60'lar ve 70'ler sosyalizmi gibi, toplumun ahlakını içerimler ve sürdürür. Şiirde hiç bir şekilde cinsellik doğrudan dillendirmez. Kültürümüzün diğer kahramanları gibi, bu seven-politik-imge de, bir amaç uğruna yaşamdan uzaklaşmış, kinikleşmiş ve çilecileşmiştir. Hatta kendinden bile vazgeçmiştir ve bu şiirin içinde "başka bir adla yaşamak" olarak imlenir:

"adımı değiştirdim başka bir adla yaşıyorum"

Derin karamsarlık ise, "Yasak Sevişmek" şiirinin merkezi duygusudur:

"pancurların gerisinde kararıyorum

içime belalar doğuyor sonbahar doğuyor"

ve

"artık hiç kimse beni yaşamıyor

aşklarımı büyük kemanlarla çizdiler

korkularım oldum bittim kimsesizdiler"

ve daha bir çok yerde.

"Üvercinka"da sevişen, yaşayan, coşku duyan, güzellikten hoşnutluk duyan bir politik figür olarak cisimleşir seven-insan:

"Senin bir havan var beni asıl saran o

Onunla daha bir değere biniyor soluk almak

Sabahları acıktığı için haklı

Gününü kazanıp kurtardı diye güzel

Birçok çiçek adları gibi güzel

En tanınmış kırmızılarla açan"

Yani, "Yasak Sevişmek"teki "seven"e karşıt olarak, "Üvercinka"nın seven-insanı, taşkınlık içinde, yaşamla girdiği ilişki olumlu ve yaşamını olumlayan bir seven-insandır. Onda, herhangi bir kiniklik ve çilekeşlik bulunmaz. "Aklıma kadeh tutuşların geliyor/Çiçek Pasajında akşamüstleri" ve hemen ardından gelen "Asıl yoksulluk ondan sonra başlıyor/Bütün kara parçalarında/Afrika hariç değil" dizeleri, ilk anda görüldüğü gibi bir çelişki oluşturmazlar. Onlar bir ve aynı dünyanın, bir ve aynı insanının içerdiği özelliklerdir: Esrime/sarhoşluk ve üzgünlük/acının paylaşılması. Bütün bir şiirin her dizesinin sonunda tekrarlanan, "Bütün kara parçalarında/Afrika dahil"  mısraları, şiirin kurduğu politik-insan imgesinin evrenselliğini imler. Bu dışarı açılmış ve insanlığın evrensel sorunlarıyla da ilgilenen bir politik-insan imgesidir aynı zamanda. Fakat, "Yasak Sevişmek"te karşılaştığımız politik-insan imgesi, daha başkadır. O, karamsarlığı içerisinde kendi-içine-kapanmıştır:

"artık hiç kimse beni yaşamıyor

aşklarımı büyük kemanlarla çizdiler

korkularım oldum bittim kimsesizdiler

yalnız bir mısra mıyım ıslanıyorum"

"Yasak Sevişmek" şiirindeki seven-insan imgesi de "Üvercinka"dan farklıdır. "yokmuşsun gibi gel öldürmek vakti gel",  "sabaha karşı gel eski gözlerinle gel" mısralarında ve daha bir çok mısrada sürekli vurgulanan şey sevilenin "gel"mesidir. Öyle ki, "Yasak Sevişmek" şiirindeki seven-insan, sürekli bir bekleme konumundadır ve edilgendir. O "boyna" yönelen öteki seven-insanın etkinliğini göstermez.

İki şiirin seven-insan ve politik-insan imgeleri arasındaki farklılık ve ikisinin oturduğu pozisyonların farklılığı ikisinin biçimlerine de yansır. "Yasak Sevişmek" şiiri, hece ölçüsünde yazılmıştır. Noktalama işaretlerinin yok edilmesine rağmen, şiir, hece ölçüsünün-ulusal kültürün resmi ölçüsü- sınırlamasına tabiidir. Bu kinik-devrimci-kahraman tipinin, verili ahlakla girdiği olumlu ilişkiyi de yansıtır. O ahlakın sınırlayıcılığı, olumlanarak, hece ölçüsü biçiminde şiirde de imlenir. Oysa, "Üvercinka"nın herhangi bir sınırı yoktur. Herhangi bir ölçüye ve söylem kalıbına uyma gibi bir derdi de yoktur. Bunun da sebebi, "Üvercinka" şiirinin, bir çok İkinci Yeni şiiri gibi, verili ahlaka ve politikaya, "Yasak Sevişmek"teki politik-insandan daha farklı bir biçimde muhalif oluşundandır.

Son olarak, çevrimi tamamlayıp, bir şiirin ne olduğu sorusunu cevaplama çabasıyla, iki şiirin duygusal merkezine inelim. "Üvercinka" şiirinde, karşılaştırmalı çözümlemenin bize gösterdiği şey, seven-politik-insanın yaşam karşısında olumlayıcı-iyisiyle, kötüsüyle- bir pozisyonda yer aldığıdır. O, imlediği bu insan imgesiyle, bizim için coşkuyu, taşkınlığı ve hatta taşmayı nesneleştirir. Şiirin duygu akışındaki, ilk anda göze çarpan, ikilik-ilk bölümde bir coşkunluk, son bölümde bir üzgünlük ve karamsarlık- bir yüzeydir sadece. Merkezin derinliğinde nesneleşen duygu, etkin ve eyleyen insanın yaşama karşı duyduğu coşkudur. "Yasak Sevişmek" şiirinde ise, daha önce de belirttiğimiz gibi, yoğun bir karamsarlık ve yalnızlık duygusu nesneleşir, şiirin merkezinde. Edilgen insanın, yaşamdan kopuk ve kinik imgesinin taşıdığı bir duygudur bu.

Şimdi bu son sonuçtan hareketle, bir şiiri şiir yapan şeyi söyleyebiliriz: Göstergelerinin yoğunluğu ile ve düzyazıya karşıt olarak, göstergelerinin aşırı imgelem gücü ile, bir duyguyu nesneleştirmesi ve onu bir nesne, imge türünde bir nesne olarak ortaya koymasıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder