E. ile Ö.'ye
bölge,
saçılmış hurda konteynırlar kim
bilir hangi ihracattan
batma yığınlar halinde durur
ağaçlı yolun bir yanı çelik raylar,
bir yanı sarı tarlalar.
sanayi,
eskiden kalma fabrikalar çürümüş
sac artıkları açılan duvarlar
üzerinde çelik beton yığınları
haşmetle yükselir
teneke yoksulluk ile içi boş varsıllığın
uyumsuz görüntüleri
zihninizi bir anda işgal eder.
araba mezarlarında saçılmış metal
bağırsakları
dingil aks ve dişlileri
çoktan kemirmiştir yaşlı kurt
tamirciler
modern makinelerin ustaları
çıraklarına saban çağı bozkırı usulünce vurur
kavurucu yapıp yapış sıcağın
altında
bir mastürbasyonun hayaliyle
dalgalanır genç oğlanların
terkedilmiş hüzünlü konutlara düşen
gölgeleri.
stadyum,
kremit fabrikası onyıllardır aynı
ithal kornayı öttürmektedir
belki de çıkmıştır parası özal
hibelerinin birinden.
halkapınar,
keser yoksul mahallelerini
yük trenleri, tamir atölyeleri
elektrik yüklü teller, raylar ve
turnikeler.
hilal,
çingenekondular karışır yükseldikçe
kürt mahallelerine kale’nin
dar ve sidik kokulu sokaklarıyla
tekinsiz karanlık köşeleri
sokak satıcıları baygınlaşır
mangallarının başında.
basmane,
hayyam meyhanesi’nin daracık
salonunda
üç kişi oturmuştuk,
arapların ve arapçanın mülteci
yersizliğinin hüznü
otellerin önünde çuval çuval
yoksulluk
çorbacılar, çaycılar, dilenciler,
güleç çocuklar
düşünüp düşünüp
az konuşup içlenmiştik
suriye izmir’den ne yana düşer?
15 Temmuz 2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder